İzlerken nefes aldırmayan 20 macera filmi

Sinema tarihinin en büyük zevklerinden biri, yeterli bir macera sinemasının seyircisini ekran başında nasıl çivilediğini görmektir. Bu sinemalar, aksiyon dolu sahneleri, beklenmedik dönüşleri ve karakterlerin cüret dolu seyahatleriyle izleyiciyi adeta nefes almaya fırsat vermez. İşte sinema tarihinin en etkileyici macera sinemalarından 20 tanesi.

En güzel macera filmleri

Raiders of the Lost Ark

Steven Spielberg’in yönettiği ve Harrison Ford’un Indiana Jones karakterini canlandırdığı bu klasik, macera sinemalarının altın standardını belirledi. Arkeolog Indiana Jones’un Kayıp Sandık’ı bulmak için girdiği tehlikeli seyahat, pratik efektler ve nefes kesen aksiyon sekanslarıyla unutulmaz bir tecrübe sunuyor. Sinemanın açılış sahnesindeki tapınak sekansı, sinema tarihinin en ikonik sahnelerinden biri haline geldi.

The Princess Bride

Rob Reiner’ın yönettiği bu sinema, romantizm, güldürü ve macerayı harika bir formda harmanlıyor. Cary Elwes ve Robin Wright’ın başrolde yer aldığı sinema, gerçek aşkın peşindeki Westley’nin kıssasını anlatıyor. “Hello, my name is Inigo Montoya” üzere unutulmaz repliklerle dolu olan sinema, hem çocuklar hem de yetişkinler için eşit derecede eğlenceli.

Mad Max: Fury Road

George Miller’ın 30 yıl sonra geri döndüğü serinin dördüncü sineması, sinema tarihinin en etkileyici aksiyon sinemalarından biri oldu. Tom Hardy ve Charlize Theron’un başrolde yer aldığı sinema, çorak bir dünyada geçen araç kovalamacalarıyla görsel bir şölen sunuyor. Sinemanın birden fazla sahnesinde gerçek araçlar ve dublörler kullanıldı, bu da aksiyonun realitesini artırdı.

Jurassic Park

Steven Spielberg’in dinozorları çağdaş sinemanın büyülü dünyasına getirdiği bu başyapıt, hem teknik açıdan hem de kıssa anlatımı bakımından çığır açtı. Sam Neill, Laura Dern ve Jeff Goldblum’un başrolde yer aldığı sinema, genetik mühendisliğiyle yaratılan dinozorların denetimden çıktığı bir adada geçiyor. Sinemanın görsel efektleri, CGI teknolojisinin sinema tarihindeki kilometre taşlarından biri oldu.

The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring

Peter Jackson’ın J.R.R. Tolkien’in yapıtını sinemaya uyarladığı üçlemenin birinci sineması, epik macera sinemasının çağdaş periyottaki en büyük başarılarından biri. Elijah Wood, Ian McKellen ve Viggo Mortensen’in başrolde yer aldığı sinema, Yüzük’ü yok etmek için çıkılan seyahati anlatıyor. Yeni Zelanda’nın büyüleyici doğal görüntülerinde çekilen sinema, sinema tarihinin en büyük yapımlarından biri oldu.

Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl

Johnny Depp’in Jack Sparrow karakteriyle unutulmaz bir performans sergilediği bu sinema, korsan temasını çağdaş sinemanın lisanında yine yorumladı. Nazaran Verbinski’nin yönettiği sinema, Orlando Bloom ve Keira Knightley’nin de başrolde yer aldığı güçlü takımıyla dikkat çekiyor. Depp’in karakteri, sinema tarihinin en ikonik karakterlerinden biri haline geldi.

Die Hard

Bruce Willis’in John McClane karakteriyle aksiyon sinemasına damgasını vurduğu bu sinema, tek mekanlı aksiyon sinemalarının şaheserlerinden biri. John McTiernan’ın yönettiği sinema, Nakatomi Plaza’da rehin alınan bir küme insanı kurtarmaya çalışan polisin kıssasını anlatıyor. Sinemanın “wrong place, wrong time” konsepti, sonraki yılların birçok aksiyon sinemasına ilham verdi.

Speed

Jan de Bont’un yönettiği bu sinema, Keanu Reeves ve Sandra Bullock’ın başrolde yer aldığı nefes kesen bir aksiyon tansiyonu sunuyor. 50 mil suratın altına düştüğünde patlayacak bomba yerleştirilmiş otobüsün öyküsü, izleyiciyi 116 dakika boyunca gergin tutuyor. Sinemanın kolay lakin tesirli konsepti, aksiyon sinemasının en başarılı örneklerinden biri oldu.

Mission: Impossible

Tom Cruise’un Ethan Hunt karakteriyle başlattığı seride, Brian De Palma’nın yönettiği birinci sinema bilhassa dikkat çekiyor. CIA casusu Hunt’ın ekibini kaybettikten sonra gerçek hatalıyı bulmak için girdiği tehlikeli misyon, serinin karakteristik özelliklerini belirliyor. Langley’deki CIA merkezinden bilgi çalma sahnesi, sinema tarihinin en unutulmaz kapalı misyon sahnelerinden biri.

The Dark Knight

Christopher Nolan’ın yönettiği bu Batman sineması, harika kahraman sinemasını yeni bir düzeye taşıdı. Christian Bale’in Batman’i ve Heath Ledger’ın Joker’i ortasındaki çatışma, karanlık ve karmaşık bir Gotham City’de geçiyor. Ledger’ın performansı, ona vefatından sonra Akademi Mükafatı kazandırdı ve muhteşem kahraman sinemalarının sanatsal pahasını kanıtladı.

Alien

Ridley Scott’ın yönettiği bu bilim kurgu endişe sineması, uzayda geçen macera sinemalarının başyapıtlarından biri. Sigourney Weaver’ın Ellen Ripley karakteri, güçlü bayan karakterlerin sinema tarihindeki en değerli örneklerinden biri oldu. H.R. Giger’ın yaratık tasarımı ve Scott’ın claustrophobic atmosferi, sineması unutulmaz kılıyor.

Terminator 2: Judgment Day

James Cameron’ın yönettiği bu devam sineması, özgününü her açıdan geçti. Arnold Schwarzenegger’ın bu defa gözetici robot rolündeki performansı ve Linda Hamilton’ın dönüşümü, sinemanın güçlü yanlarını oluşturuyor. Sinemanın sıvı metal T-1000 karakteri için kullanılan CGI efektleri, periyodun teknolojik hudutlarını zorlayarak sinema tarihine geçti.

The Matrix

Lana ve Lilly Wachowski kardeşlerin yönettiği bu bilim kurgu sineması, gerçekliğin tabiatını sorgulatan felsefi derinliğiyle dikkat çekiyor. Keanu Reeves’in Neo karakteri, simüle edilmiş gerçeklikten çıkmak için verdiği çabayı anlatıyor. Sinemanın “bullet time” efekti ve dövüş koreografileri, aksiyon sinemasında yeni standartlar belirledi.

Casino Royale

Daniel Craig’in James Bond karakterini devraldığı bu sinema, serideki en gerçekçi ve sert yaklaşımlardan birini sergiliyor. Martin Campbell’ın yönettiği sinema, Bond’un 007 casusu olmadan evvelki öyküsünü anlatıyor. Craig’in fizikî performansı ve sinemanın daha az gadget odaklı yaklaşımı, karakteri tekrar canlandırdı.

North by Northwest

Alfred Hitchcock’un yönettiği bu tansiyon şaheseri, Cary Grant’ın yanlış kişi olarak algılanıp ülke çapında kovalanan bir reklamcıyı canlandırdığı öyküyü anlatıyor. Mount Rushmore’daki final sahnesi ve mısır tarlasındaki uçak sahnesi, sinema tarihinin en ikonik sahneleri ortasında yer alıyor. Hitchcock’un “MacGuffin” kavramının en başarılı örneklerinden biri.

Seven Samurai

Akira Kurosawa’nın yönettiği bu Japon destanı, köylerini koruyan yedi samurayın öyküsünü 207 dakikalık epik bir anlatımla sunuyor. Toshiro Mifune’nin başrolde yer aldığı sinema, sinema tarihinin en tesirli savaş sahnelerini içeriyor. Sinemanın öykü yapısı ve karakter gelişimi, sonraki yılların birçok sinemasını etkiledi.

Apocalypse Now

Francis Ford Coppola’nın Vietnam Savaşı’nı bahis alan bu destansı sineması, Joseph Conrad’ın “Heart of Darkness” yapıtından uyarlıyor. Martin Sheen’in Kurtz Albay’ı bulmak için Kambodya ırmaklarında yaptığı seyahat, savaşın ruhsal tesirlerini derinlemesine işliyor. Sinemanın yapımı, neredeyse öyküsü kadar çalkantılı geçti ve Coppola’yı neredeyse iflas ettirdi.

The Treasure of the Sierra Madre

John Huston’ın yönetip senaristliğini yaptığı bu sinema, Humphrey Bogart’ın altın arayışına çıkan üç adamdan birini canlandırdığı kıssayı anlatıyor. Walter Huston’ın “We don’t need no stinking badges!” repliğiyle ünlü olan sinema, açgözlülüğün insanı nasıl değiştirdiğini gösteriyor. Sinema, hem Direktör hem de Yardımcı Erkek Oyuncu kolunda Akademi Mükafatı kazandı.

The African Queen

John Huston’ın yönettiği bu sinema, Humphrey Bogart ve Katharine Hepburn’ün Afrika’daki ırmaklarda yaşadıkları macerayı anlatıyor. I. Dünya Savaşı sırasında geçen kıssada, misyoner bayan ve sarhoş tekne kaptanı, Alman savaş gemisini batırmak için tehlikeli bir seyahate çıkıyor. Bogart, bu performansıyla mesleğinin tek Akademi Ödülü’nü kazandı.

Lawrence of Arabia

David Lean’in yönettiği bu destan, T.E. Lawrence’ın Arap İsyanı sırasındaki tecrübelerini anlatıyor. Peter O’Toole’un başrolde yer aldığı sinema, çöl görünümlerinin büyüleyici imajlarıyla sinema tarihinin en etkileyici görsel tecrübelerinden birini sunuyor. 227 dakikalık sinema, hem teknik hem de sanatsal açıdan sinema tarihinin başyapıtları ortasında yer alıyor.